18 Eylül 2014 Perşembe

Şeyh Edeb-Ali‘nin Osmanlı’nın kurucusu Osman Beye verdiği öğütler. 700 yıl önce söylenmiş ama bugün bile geçerli eskimemiş öğütler. Her liderin bugünde alması gereken öğütler.

“Oğul insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın, ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin…

Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur çöllere dönersin. Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme
Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.
Üç kişiye acı:
* Cahiller arasındaki alime,
* Zenginken fakir düşene,
* Hatırlı iken itibarını kaybedene.
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma.
“Bilesin ki atın iyisine DORU,”
“Yiğidin iyisine DELİ derler.”

19 Mayıs 2014 Pazartesi

DOSTLUĞU KAYAYA KAZIMAK

Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikâye anlatılmaktadır. “Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar, biri ötekine bir tokat vurur. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar; “bugün en iyi arkadaşım bana bir tokat attı.”Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana kadar yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken batağa saplanır. Boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaşı kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır; “bugün en iyi arkadaşım benim hayatımı kurtardı.” Tokadı vuran ve sonra en iyi arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şu soruyu sorar; “senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun neden?” Arkadaşı ona şöyle cevap verir; “biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgârı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa onu kayaya kazımalıyız ki hiçbir rüzgâr yok edemesin, kalıcı olsun.”Özel birini bulmak bir dakikanızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter, dostluk için en az on yıl gerekir ama onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir. Dostluğu oluşturmak zor, kaybetmek ise çok kolaydır. Bunun için dostluklarımızı oluşturmak için gösterdiğimiz çabayı korumak için de göstermeliyiz.“İncinmelerimizi kuma, iyilikleri kayalara kazımayı öğrenmeliyiz.”

TUZ VE SU

TUZ VE SU

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı.
Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, küçük bir testi suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzımdakileri tükürmeye başladı. “Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle, “Çok tuzlu” diye cevap verdi.Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: “Tadı nasıl?” “Ferahlatıcı” diye cevap verdi, genç çırak. “Tuzun tadını aldın mı?” diye sordu yaşlı adam; “Hayır!” diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:“Hayattaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içerisine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya hatta deniz olmaya çalış.”

öfkelenince neden bağırırız...!

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

Rüzgâr ile Yaprak


Rüzgâr ile Yaprak

Rüzgâr ile yaprak dost oldular. Artık rüzgâr savurmuyordu yaprağı.
-"Söyle dostum, nereye istersen oraya götüreyim seni" dedi rüzgâr yaprağa.
Yaprak düşündü taşındı, aklına hiçbir şey gelmedi.
Tekrar sordu rüzgâr:
- Hadi söyle seni istediğin yere taşıyayım.
Tekrar düşündü yaprak, aklına yine bir şey gelmedi…
- "Bilmiyorum rüzgâr kardeş, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sen söyle ?" dedi.
Rüzgâr:
- Gideceğin yeri bilmedikten sonra rüzgâr dostun olsa neye yarar… Savrulur gidersin!
dedi ve bildiği gibi esti tekrar. Yaprak yine savruldu…
Üstelik de bu sefer savuran dostuydu.
İnsanın bu dünyada ne istediğini bilmesi gerek. Bilmediğin zaman bir yaprak misali savrulursun oradan oraya.

bumerang



Hayat bir “bumerang” gibidir. Yaptığınız, söylediğiniz her şey dönüp dolaşıp yine size gelir.



Sevdiklerine zamanını ver, dikkatini ver, ilgini ver, bilgini ver, pozitif bakış açını ver, onlara değer ver.
Yüreğindeki armağanları ver, sevgini, anlayışını, neşeni, şefkatini ver, affediciliğini ver. Zihnindeki armağanları ver, rüyalarını, fikirlerini, yeteneklerini sun dünyaya.. Hayat bir “bumerang” gibidir. Yaptığınız, söylediğiniz her şey dönüp dolaşıp yine size gelir. Bazen hemen, bazen de yıllar sonra. O yüzden, şu anda söylediğiniz ve yaptığınız şeylere dikkat edin! Çünkü onlar, geri size dönmek üzere yola çıktılar bile.

adaletforumu.org

Saygıdeğer meslektaşlarımız, hepinizi gönülden selamlıyoruz.
Amacımız, görev yaparken karşılaştığımız sıkıntıları birlikte göğüsleyeceğimiz, güzellikleri birbirimizle paylaşacağımız bir alan oluşturmak. Bu yüzden sitemizi, hukukun birinci elden uygulayıcıları olan hâkim ve Cumhuriyet savcılarına özgülemiş bulunuyoruz. Sitenin kamuya açık bölümlerinden herkes istifade edebilecektir, ancak sadece abone olanların girebileceği bize özgü kısımlarında birlikte olacağız.
Hedefimiz, birlikte hukuki yorumlar yapmak, Yüksek Mahkeme içtihatlarına kolaylıkla ulaşmak, görüş ve düşüncelerimizi paylaşmak, sağlıklı ve güvenilir bilgiye ulaşabileceğimiz hepimizin imece yoluyla oluşturduğu tarafsız ve bağımsız bir mesleki paylaşım ve yayın alanı oluşturmak.
İlkelerimiz:
1 - Bir hukukçu için olabildiğince arı ve duru bir Türkçe kullanmak.
2 - Her düşünce ve görüşe aynı mesafede ve saygılı kalmak.
3- Mesleki bilgi paylaşımı dışında cinsellik, şiddet, politik ve siyasi konulardan uzak durmak.
4 – Telif haklarına ve halkımızın ortak değer yargılarına saygı göstermek.
HATIRLATMA: Amaç, hedef ve ilkelere uygun yayın yapılmasını sağlamak için üyelerin kişisel ve mesleki bilgileri denetlenebilecek, başkası adına yapıldığı tespit edilen ve/veya yayın ilkelerine uymayan üyelikler iptal edilebilecektir. Gönderilen iletiler, forumun, forum ekibinin, ortaklarının veya forumun sahibinin görüşlerini değil yalnızca yazarın görüşlerini belirtir. Eğer gönderilmiş bir iletinin sakıncalı olduğunu düşünüyorsanız, durumu derhal bir yöneticiye veya moderatöre bildiriniz. Teşekkürler.
ADALET FORUMU
adaletforumu.org